Türkiye’nin her yerinden genç
arkadaşlardan mektuplar geliyor. Hepsi çok öğretici, hepsi duygu yüklü ve duygu
yüklüyor. Sahi Aydınlık niçin okuyucu
mektupları yayınlamıyor?
Ayağa kalkan gençliği anlamak, onlarla
duygudaş olmak, özel bir mutluluk kaynağı.
Daha önce bu köşede genç arkadaşların
mektuplarını yayınlamıştık.
Bugün söz İstanbul Tıp Fakültesi 3.
sınıf öğrencisi Ezgi Arıcı’nın. 21
Nisan 2013 Pazar günü gece 02.51’de Silivri Direniş Çadırından yazıyor.
PAYLAŞIYORUZ, O HALDE VARIZ
Ben İstanbul
Tıp Fakültesi, üçüncü sınıf öğrencisi Ezgi
Arıcı. İlk senemi (üniversite) Isparta’da okuduktan sonra yatay geçişte
İstanbul Tıp Fakültesine geçtim. Erzincanlıyım (annem ve babam oralı) ve Muğla
Milas’ta doğup büyüdüm. Dini ya da etnik bir kimlikle değil, Cumhuriyetin ve
Aleviliğin (kültürel olarak, dini değil) değerleriyle büyüdüm.
Hangi
kimliklerle büyümüş olsak da sonunda sistem insanı yalnızlığa itiyormuş. Bunu
örgütlenince daha net anladım. Ya sistemin içinde kirlenip oyunu onun
kurallarına göre oynayıp insanlığını kaybediyorsun ya da kendini sistemden
soyutlayıp kendi küçük dünyanda yaşamaya çalışıyorsun. Bu ikinci durumda da
çoğu kez “soyutlanmanın” işe yaramadığını görüp mutsuz bir hayat sürüyorsun.
Tabii ki bu ihtimaller, örgütsüz hayatın ihtimalleri. Bunların karşısında, bunları yıkacak olan
örgütlü hayat var. Hiçbir zaman yalnız olmadığımı bildiğim, elimdeki varlığın
(çay, ekmek, para, mutluluk, acı neyse) paylaştığımda var olduğumu hissettiğim,
bir gün bir şey olsa her şeyimi kaybetsem “bana sahip çıkacak örgütüm var”
diyebileceğim ve bu örgütün hiçbir şeyi olmayanlara sahip çıktığını bildiğim bir
hayat.
ÖRGÜTLÜYÜZ, BAŞIMIZ DİK
Sistemin
arkadaşlığı; beraber alışverişi, dedikoduyu, dostunu kıskanmayı, rekabeti…
barındırırken sosyalist gelenek beraber tartışmayı (insanlık, aşk, sevgi,
siyaset, tarih vs. konularında) dertleşmeyi, dostunla paylaşmayı, kafandaki
sistemin kalıntılarını atmayı sunuyor. Tüm bunları örgütlü olduktan sonra
Aydınlık geleneğinde gördüm Başkanım. Ben kendimde devrim yapıp örgütlendikten
sonra sosyalist hayatı yaşamaya başladım bile ama tabi bu diğer insanlarla
paylaşmadıkça, sömürü sistemini kırmadıkça anlamlı olmayacak.
HALKIN SAĞLIKÇISIYIZ, ÇALIŞIYORUZ
Çapa
Tıp’a geldiğim seneki 19 Mayıs çalışmasıyla TGB’ye katıldım, ardından yazın
yaptığım okumalar ve 2012 senesi eğitim yılı başında arkadaşlarla yaptığım
tartışmalar sonucu kafam netleşti ve Partili oldum. Okulda Atatürkçü Düşünce
Kulübü olarak çalışma yürütürken insanlık-bilim-mesleki çalışma- üniversite
öğrencisi bağlantılarındaki eksikliğimizi fark edip harekete geçtik. Dönemin
başında İTF Halkçı Sağlık Kulübü adıyla sağlık alanına özel çalışmalarımızı
yürütüyoruz. Kapitalizmin-emperyalizmin yeni keşfedip yıkıma başladığı
alanlardan biri olan sağlık alanında da tepkiler oluşmaya başladı. Performans
sistemi, sağlıkta dönüşüm programı, Kamu Hastane Birlikleri sağlık
çalışanlarına sömürülmeyi dayatan sistemin parçaları, hekime şiddetse oluşacak
kaosun erken alametleri gibi. Okulumuzda bu gidişattan memnun olmayan büyük bir
potansiyel var. O potansiyel kafasında gidişatı netleştirmek ve devrimci,
örgütlü saflara onları da katmak için kararlıyız.
Çalışmalarımıza
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde “Kadına Şiddet ve Kadın Sorunu” adlı
panelimizle başladık. Okulumuzdan 4 hocamızın katıldığı bu panelde sistemin
feminizm saçmalıklarına karşı “ortak sorun ortak çözüm” şiarını savunduk.
PRATİKTE ÖĞRENİYORUZ, BİLİMİ YAYIYORUZ
Ardından
panelden çıkan iletişim listesiyle ve kendi çevremizle tartışıp dergi çıkarmaya
karar verdik. “Anamnez” adlı dergimizi Demet’le
beraber size yolluyoruz.
Başta
kafamızda bir şeyler üretmek, insanlara üretmenin güzelliğini göstermek,
üretirken gelişmek, sistemin tüketime odaklı olduğunu üretime engel olduğunu
arkadaşlarımıza göstermek… gibi amaçlar vardı. Ancak bu pratik sonrası, (Kafamızda
bu konuları başta ayrı ayrı vardı, bütünleştirmeyi akıl edememiştik.) gördük ki
yarattığımız ürünle amaçlarımıza ulaştık, ayrıca şunu da başardık: Bu dergiyle
sistemin bilime, sağlığa, tıpa, insana, tıp öğrencisine saldırılarını mahkum
edip olması gerekeni, bizim kuracağımız düzende olacağı, olacakları tasarlayıp
diğer arkadaşlara ilan ettik. Birçok örgütsüz, yetenekli arkadaşlarımızın ürünleri
mevcut dergimizde ve bu arkadaşlar ikinci sayımızı çıkartmak için
sabırsızlanıyorlar, bizler gibi.
SAĞLIK SİYASETİ ÜRETİYORUZ, ÖNERİYORUZ
22-23 Martta
ise okulumuzda Bilim ve Ütopya dergimizle beraber Evrim Kursu düzenledik.
. Kurs
ücretsizdi ve halktan, lise öğrencilerinden, diğer üniversitelerden birçok
katılanlar oldu. En çok ilgimizi çekense “Evrimsel Tıp” başlığı oldu ve bu konu
üzerine ayrıca yoğunlaşıp okulda ders müfredatına ekletmeye karar verdik.
Böylece tıp öğrencilerinin dogmalarla, sabit fikirlerle dolu, anlık dar zamanlı
bakış açılarını kırmayı başaracağız. Bu kurs sonra evrim çalışmalarını film
izlemek ve yaptığımız makale tartışmalarıyla sürdürdük. Arkadaşlarımızı bilimin,
evrimin safına çektik ve şimdi beraber 4 Mayıs’ta Marmara Üniversitesi’nde
yapılacak olan “Evrim Karşıtı sempozyuma” katılma kararı olarak safımızı
savunmaya da karar verdik. Yaptığımız bu evrim çalışmasını Evrim Topluluğu
olarak kulübün bir alt dalı halinde sürdüreceğiz, ayrıca sağlık politikaları,
sağlık sistemleri, tıp tarihi vb alanlarda çalışmalara da yöneleceğiz.
Bilim ve Ütopya demişken Kürt halkını
asi, devrimci kimliğinden koparıp emperyalistlerle işbirliğine razı eden,
gericileştirenlerin karşısında Diyarbakır’da Bilimsel Sosyalizm dersleri veren
bir örgütte olma çok gurur verici. Partili olduktan sonra parti tarihini
okuduğumda ya da güncel politikada gözlemlerimde “İşçi Partili olmaktan gurur
duyuyorum, iyi ki Partili olmuşum” dediğim o kadar an oldu ki.
Silivri’de
hava direniş, isyan, sevgi, kokuyor. Bu tabirler bana sizi anımsatıyor.
Yüreklerimiz umutla çarpıyor, sizlere ve zafere kavuşacağımız günlerin
umuduyla…
KADINLARIN DÜĞMESİ NİÇİN SOLDA?
Yağmurdan sonra toprak niçin kokar
Ve Tevfik Sağlam’ı, tanıyor musunuz?
Ezgilerin çıkardığı Anamnez dergisinde ilginç bilgiler
de var. Özge Erol ve Ozan Odabaşı’nın Gerekli Gereksiz
Bilgiler sayfasından aktarıyorum:
- Erkeklerin
düğmeleri sağdadır, çünkü sağ el kullanılır. Peki, kadınların neden solda?
Eskiden soylu kadınlar kendileri giyinmezler giydirilirdi de ondan. Haliyle
karşısındaki insan sağ elini kullanacağından ergonomik olarak sola dikilirdi
düğmeler.
- Yağmurdan
sonra gelen toprak kokusu, üremekte olan bakterilerden yayılan kimyasallardan
kaynaklanır. Actinomycetes sınıfı "Streptomyces" türü bakteriler
toprak kuru ve nemsiz olduğunda sporlar bırakarak üremek için uygun zamanı
beklerler. Ne zaman ki toprak yağmur veya başka yollarla ıslanır ve nemlenir,
nemli hava aerosol etkisi göstererek sporları kolayca havaya taşır. Bu havada
süzülen sporları soluduğumuzda, kimyasal yapılarında bulunan
"geosmin" ve "2-methylisoborneol (MIB)" moleküllerinden
ötürü koku tomurcuklarımız uyarılır ve "toprak kokusu" veya
"yağmur kokusu" olarak algıladığımız kokuyu duyarız.
-Okulumuz
amfilerinden birine ismi verilmiş olan Tevfik Sağlam’ın, İkinci Dünya Savaşı
sonrası dünya veremden kırılırken Türkiye Verem Savaş Derneği‟nin
kuruculuğunu ve başkanlığını yaparak veremin ülkemizden silinmesi için büyük
başarılar sağlamıştır.
Doğu
Perinçek, Aydınlık, ROTA