13 Temmuz 2013 Cumartesi

İsyan eden gençliği seviyoruz

 



         

Türkiye’nin her yerinden genç arkadaşlardan mektuplar geliyor. Hepsi çok öğretici, hepsi duygu yüklü ve duygu yüklüyor. Sahi Aydınlık niçin okuyucu mektupları yayınlamıyor?
         Ayağa kalkan gençliği anlamak, onlarla duygudaş olmak, özel bir mutluluk kaynağı.
         Daha önce bu köşede genç arkadaşların mektuplarını yayınlamıştık.
         Bugün söz İstanbul Tıp Fakültesi 3. sınıf öğrencisi Ezgi Arıcı’nın. 21 Nisan 2013 Pazar günü gece 02.51’de Silivri Direniş Çadırından yazıyor.

PAYLAŞIYORUZ, O HALDE VARIZ

         Ben İstanbul Tıp Fakültesi, üçüncü sınıf öğrencisi Ezgi Arıcı. İlk senemi (üniversite) Isparta’da okuduktan sonra yatay geçişte İstanbul Tıp Fakültesine geçtim. Erzincanlıyım (annem ve babam oralı) ve Muğla Milas’ta doğup büyüdüm. Dini ya da etnik bir kimlikle değil, Cumhuriyetin ve Aleviliğin (kültürel olarak, dini değil) değerleriyle büyüdüm.
         Hangi kimliklerle büyümüş olsak da sonunda sistem insanı yalnızlığa itiyormuş. Bunu örgütlenince daha net anladım. Ya sistemin içinde kirlenip oyunu onun kurallarına göre oynayıp insanlığını kaybediyorsun ya da kendini sistemden soyutlayıp kendi küçük dünyanda yaşamaya çalışıyorsun. Bu ikinci durumda da çoğu kez “soyutlanmanın” işe yaramadığını görüp mutsuz bir hayat sürüyorsun. Tabii ki bu ihtimaller, örgütsüz hayatın ihtimalleri.  Bunların karşısında, bunları yıkacak olan örgütlü hayat var. Hiçbir zaman yalnız olmadığımı bildiğim, elimdeki varlığın (çay, ekmek, para, mutluluk, acı neyse) paylaştığımda var olduğumu hissettiğim, bir gün bir şey olsa her şeyimi kaybetsem “bana sahip çıkacak örgütüm var” diyebileceğim ve bu örgütün hiçbir şeyi olmayanlara sahip çıktığını bildiğim bir hayat.

ÖRGÜTLÜYÜZ, BAŞIMIZ DİK

         Sistemin arkadaşlığı; beraber alışverişi, dedikoduyu, dostunu kıskanmayı, rekabeti… barındırırken sosyalist gelenek beraber tartışmayı (insanlık, aşk, sevgi, siyaset, tarih vs. konularında) dertleşmeyi, dostunla paylaşmayı, kafandaki sistemin kalıntılarını atmayı sunuyor. Tüm bunları örgütlü olduktan sonra Aydınlık geleneğinde gördüm Başkanım. Ben kendimde devrim yapıp örgütlendikten sonra sosyalist hayatı yaşamaya başladım bile ama tabi bu diğer insanlarla paylaşmadıkça, sömürü sistemini kırmadıkça anlamlı olmayacak.
        
HALKIN SAĞLIKÇISIYIZ, ÇALIŞIYORUZ

         Çapa Tıp’a geldiğim seneki 19 Mayıs çalışmasıyla TGB’ye katıldım, ardından yazın yaptığım okumalar ve 2012 senesi eğitim yılı başında arkadaşlarla yaptığım tartışmalar sonucu kafam netleşti ve Partili oldum. Okulda Atatürkçü Düşünce Kulübü olarak çalışma yürütürken insanlık-bilim-mesleki çalışma- üniversite öğrencisi bağlantılarındaki eksikliğimizi fark edip harekete geçtik. Dönemin başında İTF Halkçı Sağlık Kulübü adıyla sağlık alanına özel çalışmalarımızı yürütüyoruz. Kapitalizmin-emperyalizmin yeni keşfedip yıkıma başladığı alanlardan biri olan sağlık alanında da tepkiler oluşmaya başladı. Performans sistemi, sağlıkta dönüşüm programı, Kamu Hastane Birlikleri sağlık çalışanlarına sömürülmeyi dayatan sistemin parçaları, hekime şiddetse oluşacak kaosun erken alametleri gibi. Okulumuzda bu gidişattan memnun olmayan büyük bir potansiyel var. O potansiyel kafasında gidişatı netleştirmek ve devrimci, örgütlü saflara onları da katmak için kararlıyız.
         Çalışmalarımıza 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde “Kadına Şiddet ve Kadın Sorunu” adlı panelimizle başladık. Okulumuzdan 4 hocamızın katıldığı bu panelde sistemin feminizm saçmalıklarına karşı “ortak sorun ortak çözüm” şiarını savunduk.

PRATİKTE ÖĞRENİYORUZ, BİLİMİ YAYIYORUZ

         Ardından panelden çıkan iletişim listesiyle ve kendi çevremizle tartışıp dergi çıkarmaya karar verdik. “Anamnez” adlı dergimizi Demet’le beraber size yolluyoruz.

         Başta kafamızda bir şeyler üretmek, insanlara üretmenin güzelliğini göstermek, üretirken gelişmek, sistemin tüketime odaklı olduğunu üretime engel olduğunu arkadaşlarımıza göstermek… gibi amaçlar vardı. Ancak bu pratik sonrası, (Kafamızda bu konuları başta ayrı ayrı vardı, bütünleştirmeyi akıl edememiştik.) gördük ki yarattığımız ürünle amaçlarımıza ulaştık, ayrıca şunu da başardık: Bu dergiyle sistemin bilime, sağlığa, tıpa, insana, tıp öğrencisine saldırılarını mahkum edip olması gerekeni, bizim kuracağımız düzende olacağı, olacakları tasarlayıp diğer arkadaşlara ilan ettik. Birçok örgütsüz, yetenekli arkadaşlarımızın ürünleri mevcut dergimizde ve bu arkadaşlar ikinci sayımızı çıkartmak için sabırsızlanıyorlar, bizler gibi.

SAĞLIK SİYASETİ ÜRETİYORUZ, ÖNERİYORUZ

         22-23 Martta ise okulumuzda Bilim ve Ütopya dergimizle beraber Evrim Kursu düzenledik.
.  Kurs ücretsizdi ve halktan, lise öğrencilerinden, diğer üniversitelerden birçok katılanlar oldu. En çok ilgimizi çekense “Evrimsel Tıp” başlığı oldu ve bu konu üzerine ayrıca yoğunlaşıp okulda ders müfredatına ekletmeye karar verdik. Böylece tıp öğrencilerinin dogmalarla, sabit fikirlerle dolu, anlık dar zamanlı bakış açılarını kırmayı başaracağız. Bu kurs sonra evrim çalışmalarını film izlemek ve yaptığımız makale tartışmalarıyla sürdürdük. Arkadaşlarımızı bilimin, evrimin safına çektik ve şimdi beraber 4 Mayıs’ta Marmara Üniversitesi’nde yapılacak olan “Evrim Karşıtı sempozyuma” katılma kararı olarak safımızı savunmaya da karar verdik. Yaptığımız bu evrim çalışmasını Evrim Topluluğu olarak kulübün bir alt dalı halinde sürdüreceğiz, ayrıca sağlık politikaları, sağlık sistemleri, tıp tarihi vb alanlarda çalışmalara da yöneleceğiz.
         Bilim ve Ütopya demişken Kürt halkını asi, devrimci kimliğinden koparıp emperyalistlerle işbirliğine razı eden, gericileştirenlerin karşısında Diyarbakır’da Bilimsel Sosyalizm dersleri veren bir örgütte olma çok gurur verici. Partili olduktan sonra parti tarihini okuduğumda ya da güncel politikada gözlemlerimde “İşçi Partili olmaktan gurur duyuyorum, iyi ki Partili olmuşum” dediğim o kadar an oldu ki.
         Silivri’de hava direniş, isyan, sevgi, kokuyor. Bu tabirler bana sizi anımsatıyor. Yüreklerimiz umutla çarpıyor, sizlere ve zafere kavuşacağımız günlerin umuduyla…

KADINLARIN DÜĞMESİ NİÇİN SOLDA?

Yağmurdan sonra toprak niçin kokar
Ve Tevfik Sağlam’ı, tanıyor musunuz?
Ezgilerin çıkardığı Anamnez dergisinde ilginç bilgiler de var. Özge Erol ve Ozan Odabaşı’nın Gerekli Gereksiz Bilgiler sayfasından aktarıyorum:

- Erkeklerin düğmeleri sağdadır, çünkü sağ el kullanılır. Peki, kadınların neden solda? Eskiden soylu kadınlar kendileri giyinmezler giydirilirdi de ondan. Haliyle karşısındaki insan sağ elini kullanacağından ergonomik olarak sola dikilirdi düğmeler.
- Yağmurdan sonra gelen toprak kokusu, üremekte olan bakterilerden yayılan kimyasallardan kaynaklanır. Actinomycetes sınıfı "Streptomyces" türü bakteriler toprak kuru ve nemsiz olduğunda sporlar bırakarak üremek için uygun zamanı beklerler. Ne zaman ki toprak yağmur veya başka yollarla ıslanır ve nemlenir, nemli hava aerosol etkisi göstererek sporları kolayca havaya taşır. Bu havada süzülen sporları soluduğumuzda, kimyasal yapılarında bulunan "geosmin" ve "2-methylisoborneol (MIB)" moleküllerinden ötürü koku tomurcuklarımız uyarılır ve "toprak kokusu" veya "yağmur kokusu" olarak algıladığımız kokuyu duyarız.

-Okulumuz amfilerinden birine ismi verilmiş olan Tevfik Sağlam’ın, İkinci Dünya Savaşı sonrası dünya veremden kırılırken Türkiye Verem Savaş Derneğinin kuruculuğunu ve başkanlığını yaparak veremin ülkemizden silinmesi için büyük başarılar sağlamıştır.

Doğu Perinçek, Aydınlık, ROTA