15 Nisan 2013 Pazartesi

Mutabakata varıldı: “Büyük Kürdistan” Türkiye’nin parası ve silahıyla kurulacak


 
TÜRKİYE’NİN ENERJİ İHTİYACININ  KARŞILANMASINDA RUSYA VE İRAN’IN ÖNEMİ

Yazıya, enerji ve dış ticaret konularıyla ilgilenen herkesin bildiği bazı istatistik verilerle başlayalım. TÜİK verilerine göre Türkiye’nin 2012 yılı ihracatı 152,5 milyar Dolar, ithalatı ise 236,5 milyar Dolar civarında gerçekleşti. 84 milyar Dolar dış ticaret açığımız var. İthalat içindeki enerji faturamız 60,1 milyar Dolar. Yani dış ticaret açığının çok önemli bir kısmı (%72) enerji (başlıca petrol ve gaz) ithalatından kaynaklanıyor.

Türkiye, enerji ihtiyacı bakımından tamamen dışarıya bağımlı bir ülke. 2012 yılında doğalgaz ihtiyacının %98’ini, petrol ihtiyacının da %93’ünü ithal etmişiz.

Enerji ithalatı sebebiyle Rusya, Türkiye’nin, 2’nci büyük ticaret ortağı… İran ise 5’inci sırda.

Türkiye doğalgaz ihtiyacının %58’ini, petrolün ihtiyacının %12’sini Rusya’dan karşılıyor. 33 milyar Dolara varan dış ticaret hacminde Rusya lehine 25 milyar dolar açık veriyoruz.

Benzer durum İran’la ticaretimiz için de geçerli. Petrol ithalatımızın %41’ini, doğal gaz ithalatımızın %18’ini İran’dan yapıyoruz. 2011 yılında petrol ihtiyacımızın %51’ini İran’dan yaparken, bu oran ABD’nin baskısıyla geçen sene %41’e gerilemiş. İran ile 16,5 milyar Dolara varan dış ticaret hacmimizde Tahran lehine yaklaşık 10 milyar Dolar açık veriyoruz.

Her iki ülkeye de önemli miktarda dış ticaret açığı vermemize rağmen, aldığımız doğalgaz ve petrol karşılığında bir şeyler de satabiliyoruz. Üstelik, ABD baskısı ve AB ipotekleri olmasa,  145 milyonluk Rusya ve 75 milyonluk İran ile ticaretimizin büyüme potansiyeli var. Bugünkü koşullarda bile, 2015 yılına kadar Rusya ile ticaretimizin 3, İran ile 2 katına çıkması planlanıyor. Fakat ABD, bu ülkelerle ticari ilişkilerin gelişmesinden ve gelişme potansiyelinden çok rahatsız; Türkiye’nin enerji ithalatını başka ülkelere çevirmeye çalışıyor.

ABD, TÜRKİYE’Yİ YANLIŞ YOLA SOKMA PEŞİNDE

İran’ın batılı ülkelerin yaptırımlarından kurtulmak için geliştirdiği “doğalgaz karşılığı altın” uygulamasını sonlandırmak için ABD tarafından hazırlanan yeni yaptırım paketi 6 Şubat itibariyle yürürlüğe girdi.

Türkiye, İran’dan aldığı doğalgazın karşılığını TL olarak ödüyor, İran da yaptırımlar sebebiyle bankacılık sistemine sokamadığı TL’yi altına çevirip bir şekilde ülkesine götürüyordu. Bu sayede Türkiye’nin altın ihracatı 10 kat artarak 12 milyar Dolara ulaşmıştı. Şimdi ABD’nin İran’a uyguladığı yeni yaptırımlarla, TL üzerinden altınla yapılan alışveriş de bitti. Aslında ABD bu ambargo yaptırımlarını yalnızca İran’a değil, İran’la ticaretimizi alabildiğine kısıtlayarak aynı zamanda Türkiye’ye de uygulamış oluyor.

Türkiye’nin ticareti, geliştirme potansiyeli olan Rusya ve İran yerine, Libya, Suudi Arabistan, Katar gibi bizim için önemli bir pazar potansiyeli olmayan ülkelere yönlendirilmeye çalışılıyor. Libya bir yana, Suudiler ve Katar, boğazına kadar Batı malları ile dolu ve Türkiye ile ilişkileri esas olarak tefecilik üzerine kurulu petro-dolar ülkeleri. Aynı zamanda adeta bir ABD eyaleti durumundalar.

Kötüleşen ilişkiler sebebiyle Rusya ve İran ile olan ticaretimizin iyice azaldığını düşünün. Bu durumda Türkiye’nin enerji ithalatı sebebiyle olan dış ticaret açığı en az 10 milyar Dolar daha artarak 100 milyar Dolarlara tırmanacaktır. Türkiye mevcut dış ticaret açığını bile birkaç yıl daha sürdüremeyecekken, 100 milyar Dolarlardan bahsetmek ekonominin bir daha düze çıkmamak üzere batması demektir.

ABD, burada makro düzeyde stratejik bir hamle yaparak Türkiye’nin Rusya ve özellikle İran ile olan enerji ticaretini başka tarafa yönlendirmeye çalışıyor. Bu durumda sıkışan Ankara, doğal olarak enerji ithalatında daha az dış ticaret açığı vereceği ülkelere yöneltme hesapları içine giriyor. Suudi Arabistan, Libya veya Norveç gibi ülkeler bu anlamda önemli bir potansiyel taşımadıklarına göre, hemen yanı başımızda duran Kuzey Irak petrolleri, esaslı bir havuç olarak AKP Hükümeti ve TÜSİAD’ın iştahını kabartıyor. Bayram değil seyran değil, 2009 yılında Habur rezaleti ile başlayan sözde “Kürt açılımı” nereden çıktı zannediyorsunuz? Sözde “Kürt açılımı”nın uluslararası ilişkiler boyutunu BOP oluştururken, ekonomi-politiğini de Kuzey Irak petrollerinin oluşturması kararlaştırılmış. Türkiye enerji faturasının %10’unu Barzanistan’a ödese ne olur, bir düşünün.

KUZEY IRAK YÖNETİMİ MERKEZİ HÜKÜMETTEN BAĞIMSIZ OLARAK PETROL SATABİLİRSE IRAK BÖLÜNECEKTİR

Kuzey Irak petrolleri Merkezi Hükümetle anlaşmaya varılamadığı için bölgeye hapsolmuş durumda. Çıkış yolunu stratejik derinlik “ustamız” Davutoğlu gösteriyor. AKP Hükümeti Kuzey Irak’taki Bölgesel Kürt Yönetimi ile bu bölgedeki petrolün Türkiye üzerinden uluslararası pazara sevk edilmesi konusunda mutabakata vardı. Merkezi Bağdat Hükümeti, Kuzey Irak’taki devletçiğin bölgedeki büyük petrol gelirlerini tek başına sahiplenmesinin ülkeyi bölünmeye götüreceğini bildiği için bu duruma karşı çıkmakta. Herhalde Türkiye tarafında devlet içinde bazı dirençler var ki anlaşma halen imzalanmış değil.

Eğer Bağdat dışlanarak, Barzanistan ile bu petrol anlaşması imzalanır ve buradan alınan güç, artı Eşbaşkanlık hükümetinin askeri desteği ile Suriye kuzeyi PKK denetimine verilirse, Türkiye’nin parası ve silahlı desteği ile birkaç yıl içinde “Büyük Kürdistan” kurulmuş olacak. İşte ABD’nin planı budur.

Bu arada şunu da belirtelim, 3 milyonluk Kuzey Irak’ın Türkiye için ticari bir potansiyeli yoktur. Birkaç milyar Doları geçmeyecek petrol ve boru hattı kira geliri için, Irak’ın geri kalanından, Rusya, İran ve Suriye’den vazgeçmek mantıklı değil.

WASHİNGTON’UN “İSTEMEM YAN CEBİME KOY” TAKTİĞİ

Bu arada bazı gazetelerde Washington’un Türkiye’nin Kürt Yönetimi ile geliştirdiği yakın ilişkilere karşı olduğu propagandası yapılıyor. Neymiş efendim Kürt bölgesinin bağımsızlık yönünde atacağı adımların Irak’ın Şii Başbakanı Nuri El Maliki yönetiminde iyice İran’a yanaşmasına sebep olurmuş. Tabii ki ABD bu yönde bir yakınlaşmayı istemez. Ama Washington için hem bir Kürt devleti kurulsun hem de Irak’ın geri kalanı benim kontrolümde olsun seçeneğinin de var olduğunu unutmayalım.

Bu hayallere kanalara hatırlatalım: ABD, Türkiye’nin İran ile altın karşılığı yaptığı doğalgaz ticaretini nasıl engelledi… Eğer ABD, Eşbaşkanlığın Barzanistanla koyulaşan ve Maliki yönetimini karşıya alma pahasına gelişen ilişkilerin gerçekten önlemek istese, Obama’nın beysbol sopasıyla bir fotoğraf daha çektirmesi yeter de artar bile...

Mehmet Bori
14 Nisan 2013