TÜRKİYE’NİN ENERJİ İHTİYACININ KARŞILANMASINDA RUSYA VE İRAN’IN ÖNEMİ
Yazıya, enerji ve dış ticaret konularıyla ilgilenen herkesin
bildiği bazı istatistik verilerle başlayalım. TÜİK verilerine göre Türkiye’nin
2012 yılı ihracatı 152,5 milyar Dolar, ithalatı ise 236,5 milyar Dolar
civarında gerçekleşti. 84 milyar Dolar dış ticaret açığımız var. İthalat
içindeki enerji faturamız 60,1 milyar Dolar. Yani dış ticaret açığının çok
önemli bir kısmı (%72) enerji (başlıca petrol ve gaz) ithalatından
kaynaklanıyor.
Türkiye, enerji ihtiyacı bakımından tamamen dışarıya bağımlı
bir ülke. 2012 yılında doğalgaz ihtiyacının %98’ini, petrol ihtiyacının da
%93’ünü ithal etmişiz.
Enerji ithalatı sebebiyle Rusya, Türkiye’nin, 2’nci büyük
ticaret ortağı… İran ise 5’inci sırda.
Türkiye doğalgaz ihtiyacının %58’ini, petrolün ihtiyacının
%12’sini Rusya’dan karşılıyor. 33 milyar Dolara varan dış ticaret hacminde
Rusya lehine 25 milyar dolar açık veriyoruz.
Benzer durum İran’la ticaretimiz için de geçerli. Petrol
ithalatımızın %41’ini, doğal gaz ithalatımızın %18’ini İran’dan yapıyoruz. 2011
yılında petrol ihtiyacımızın %51’ini İran’dan yaparken, bu oran ABD’nin
baskısıyla geçen sene %41’e gerilemiş. İran ile 16,5 milyar Dolara varan dış
ticaret hacmimizde Tahran lehine yaklaşık 10 milyar Dolar açık veriyoruz.
Her iki ülkeye de önemli miktarda dış ticaret açığı
vermemize rağmen, aldığımız doğalgaz ve petrol karşılığında bir şeyler de
satabiliyoruz. Üstelik, ABD baskısı ve AB ipotekleri olmasa, 145 milyonluk Rusya ve 75 milyonluk İran ile
ticaretimizin büyüme potansiyeli var. Bugünkü koşullarda bile, 2015 yılına
kadar Rusya ile ticaretimizin 3, İran ile 2 katına çıkması planlanıyor. Fakat
ABD, bu ülkelerle ticari ilişkilerin gelişmesinden ve gelişme potansiyelinden
çok rahatsız; Türkiye’nin enerji ithalatını başka ülkelere çevirmeye çalışıyor.
ABD, TÜRKİYE’Yİ YANLIŞ YOLA SOKMA PEŞİNDE
İran’ın batılı ülkelerin yaptırımlarından kurtulmak için
geliştirdiği “doğalgaz karşılığı altın” uygulamasını sonlandırmak için ABD
tarafından hazırlanan yeni yaptırım paketi 6 Şubat itibariyle yürürlüğe girdi.
Türkiye, İran’dan aldığı doğalgazın karşılığını TL olarak
ödüyor, İran da yaptırımlar sebebiyle bankacılık sistemine sokamadığı TL’yi
altına çevirip bir şekilde ülkesine götürüyordu. Bu sayede Türkiye’nin altın
ihracatı 10 kat artarak 12 milyar Dolara ulaşmıştı. Şimdi ABD’nin İran’a
uyguladığı yeni yaptırımlarla, TL üzerinden altınla yapılan alışveriş de bitti.
Aslında ABD bu ambargo yaptırımlarını yalnızca İran’a değil, İran’la
ticaretimizi alabildiğine kısıtlayarak aynı zamanda Türkiye’ye de uygulamış oluyor.
Türkiye’nin ticareti, geliştirme potansiyeli olan Rusya ve
İran yerine, Libya, Suudi Arabistan, Katar gibi bizim için önemli bir pazar
potansiyeli olmayan ülkelere yönlendirilmeye çalışılıyor. Libya bir yana,
Suudiler ve Katar, boğazına kadar Batı malları ile dolu ve Türkiye ile
ilişkileri esas olarak tefecilik üzerine kurulu petro-dolar ülkeleri. Aynı
zamanda adeta bir ABD eyaleti durumundalar.
Kötüleşen ilişkiler sebebiyle Rusya ve İran ile olan
ticaretimizin iyice azaldığını düşünün. Bu durumda Türkiye’nin enerji ithalatı
sebebiyle olan dış ticaret açığı en az 10 milyar Dolar daha artarak 100 milyar
Dolarlara tırmanacaktır. Türkiye mevcut dış ticaret açığını bile birkaç yıl
daha sürdüremeyecekken, 100 milyar Dolarlardan bahsetmek ekonominin bir daha
düze çıkmamak üzere batması demektir.
ABD, burada makro düzeyde stratejik bir hamle yaparak
Türkiye’nin Rusya ve özellikle İran ile olan enerji ticaretini başka tarafa
yönlendirmeye çalışıyor. Bu durumda sıkışan Ankara, doğal olarak enerji
ithalatında daha az dış ticaret açığı vereceği ülkelere yöneltme hesapları
içine giriyor. Suudi Arabistan, Libya veya Norveç gibi ülkeler bu anlamda
önemli bir potansiyel taşımadıklarına göre, hemen yanı başımızda duran Kuzey
Irak petrolleri, esaslı bir havuç olarak AKP Hükümeti ve TÜSİAD’ın iştahını
kabartıyor. Bayram değil seyran değil, 2009 yılında Habur rezaleti ile başlayan
sözde “Kürt açılımı” nereden çıktı zannediyorsunuz? Sözde “Kürt açılımı”nın
uluslararası ilişkiler boyutunu BOP oluştururken, ekonomi-politiğini de Kuzey
Irak petrollerinin oluşturması kararlaştırılmış. Türkiye enerji faturasının
%10’unu Barzanistan’a ödese ne olur, bir düşünün.
KUZEY IRAK YÖNETİMİ MERKEZİ HÜKÜMETTEN BAĞIMSIZ OLARAK
PETROL SATABİLİRSE IRAK BÖLÜNECEKTİR
Kuzey Irak petrolleri Merkezi Hükümetle anlaşmaya
varılamadığı için bölgeye hapsolmuş durumda. Çıkış yolunu stratejik derinlik
“ustamız” Davutoğlu gösteriyor. AKP Hükümeti Kuzey Irak’taki Bölgesel Kürt
Yönetimi ile bu bölgedeki petrolün Türkiye üzerinden uluslararası pazara sevk edilmesi
konusunda mutabakata vardı. Merkezi Bağdat Hükümeti, Kuzey Irak’taki
devletçiğin bölgedeki büyük petrol gelirlerini tek başına sahiplenmesinin
ülkeyi bölünmeye götüreceğini bildiği için bu duruma karşı çıkmakta. Herhalde
Türkiye tarafında devlet içinde bazı dirençler var ki anlaşma halen imzalanmış
değil.
Eğer Bağdat dışlanarak, Barzanistan ile bu petrol anlaşması
imzalanır ve buradan alınan güç, artı Eşbaşkanlık hükümetinin askeri desteği
ile Suriye kuzeyi PKK denetimine verilirse, Türkiye’nin parası ve silahlı
desteği ile birkaç yıl içinde “Büyük Kürdistan” kurulmuş olacak. İşte ABD’nin
planı budur.
Bu arada şunu da belirtelim, 3 milyonluk Kuzey Irak’ın
Türkiye için ticari bir potansiyeli yoktur. Birkaç milyar Doları geçmeyecek
petrol ve boru hattı kira geliri için, Irak’ın geri kalanından, Rusya, İran ve
Suriye’den vazgeçmek mantıklı değil.
WASHİNGTON’UN “İSTEMEM YAN CEBİME KOY” TAKTİĞİ
Bu arada bazı gazetelerde Washington’un Türkiye’nin Kürt
Yönetimi ile geliştirdiği yakın ilişkilere karşı olduğu propagandası yapılıyor.
Neymiş efendim Kürt bölgesinin bağımsızlık yönünde atacağı adımların Irak’ın
Şii Başbakanı Nuri El Maliki yönetiminde iyice İran’a yanaşmasına sebep
olurmuş. Tabii ki ABD bu yönde bir yakınlaşmayı istemez. Ama Washington için hem
bir Kürt devleti kurulsun hem de Irak’ın geri kalanı benim kontrolümde olsun
seçeneğinin de var olduğunu unutmayalım.
Bu hayallere kanalara hatırlatalım: ABD, Türkiye’nin İran
ile altın karşılığı yaptığı doğalgaz ticaretini nasıl engelledi… Eğer ABD, Eşbaşkanlığın
Barzanistanla koyulaşan ve Maliki yönetimini karşıya alma pahasına gelişen
ilişkilerin gerçekten önlemek istese, Obama’nın beysbol sopasıyla bir fotoğraf
daha çektirmesi yeter de artar bile...
Mehmet Bori
14 Nisan 2013